28 Eylül 2013 Cumartesi

Daracık dünya karmakarışık / Orhan Kahyaoğlu *

Sami Baydar, şiirde en zor olanı başaran, nadir şairlerden biri. 1987 yılında, ilk şiir kitabı Dünya Efendileri yayımlandığında, hiçbir şiir kaynağına bağlanamayan bir şiirle karşılaşılmış ve bu kitaptaki şiir dünyası, okuyanları şaşırttığı kadar büyülemişti. Şair, daha ilk kitabında, tamamen kendine ait bir dünya kurmuştu. Ama, bu basit anlamıyla şairin iç ya da dil dünyası demek değildi. Şair Lale Müldür, Sombahar şiir dergisinin 14. sayısında bu kitaptan hareketle kaleme aldığı kısa ama o denli de sıkı metninde bu şiirin 'kendi üzerine kapanmış görünen bir dünya'sı olduğunu vurgulamıştı. Müldür, metnin bir başka yerindeyse, Baydar'ın 'şaşırtıcı plastiklikte kırdığı dil'i açımlama, çözümleme uğraşındaydı. Gerçekten de Baydar daha bu ilk yapıtında, üstüne çok konuşulup düşünülecek bir şiirin başlangıç cümlesini kurmuştu. Bu şiir, ardından gelen kitaplarla devamlı içselleşip derinleşti. Tamamen kendinin olan bu dünyada, ne tek başına lirik bir karaktere, ne de plastik veya mistik bir şiir bağlamına eklemlenebilir özellikteydi. Şairin her kitapta pekişen bir şiir dünyası, bir evreni, hatta bir poetikasının oluştuğu, pekiştiği söylenebilir. Şair, kendine özgü renkleri, motifleri olan, benzersiz metaforlarla dilini geliştirip, resim geri planının da etkisiyle -Sami Baydar aynı zamanda ilginç bir ressamdı da- bir 'dünya tablosu' çizmekle uğraşıyor. Belki ömrü bu tabloyu bitirmekle geçecek, ama şu hâliyle bile gözleri kamaştıracak özen ve ayrıcalıkla.


Acı yüklü bir yürüyüş

Sami Baydar'ın son şiir kitabı, kısa süre önce Nicholas'ın Portresi adıyla yayımlandı. Baydar'ın şiir dünyasında çiçekleri, bitkileri ve renkleriyle hep özel bir doğası olagelmiştir. Bu bilinesi bir pastoral dünya hiçbir zaman olmamıştır. Bu şiir zarif, kaygan ve okunaklı olduğu hâlde, nüfuz edilmeden açımlanamayan sorularla yüklüdür. Kolayca yanıtlanamayan kapalı sorulardır bunlar. Doğanın güzellikleri kadar, sayısız nesne de bu şiirin kopmaz parçasıdır. Nesneler dünyasıyla bile, Baydar garip bir ruhaniliği şiirlerinde barındırmayı hep becerir. Bu ruhaniliğin içinde resmin matematiğini bile bulmak mümkündür. Buna, Baydar şiirindeki ilginç müzikaliteyi de eklersek, onun dünyası bir nebze de olsa açımlanmaya çalışılır. Yenisinden önceki beş kitap arasında yer alan Yeşil Alev ve Dünya Bana Aynısını Anlatacak adlı iki çarpıcı kitabında değindiğimiz özelliklerin birçoğunun farkına varılır.
Nicholas'ın Portresi Baydar'ın, bazı kesimlerce zor telaffuz edilse de, inanılmaz usta bir şair olduğunun belgesi niteliğinde. Baydar, artık, ruhani karakterli de olsa şiirindeki ilginç plastiklikten tam anlamıyla sıyrılma çabasında bu yapıtta. Nicholas'ın Portresi kitabının bir köşesinde, Baydar'ın, dünyasının, onun bir tür oyuncağı olduğu da imleniyor. Bu, bir anlamda, Baydar'ın şiirinde devamlı hissedilen çocuksuluğun, bu kitapta daha bir altının çizilmesi. Kitaptaki 'Duygu Yaraları' başlıklı, on bölümlük uzun şiirde, doğayla ve iç dünyayla olan acı yüklü bir yürüyüşün, hatta yolculuğun izlerini bulmak mümkün. Bu şiirlerin bazıları hüzünlü ve lirik şarkılar gibi gözükürken, bu şarkıların olsun, yolculuğun olsun yoğun 'duygu yaraları'yla bezeli olduğu hemen hissediliyor. Şairin bu bölümdeki dünyası hem doğanın, hem de kendi doğasının acılı yanını yansıtmakta. Örneğin bu şiirin dördüncü bölümünde pastoral bir hava ağırlığını koyarken, insanın iç dünyası ve çocuk yanı masumiyeti- sorgulanmakta. Şiirinde doğaya gitgide tutkuyla bağlanmış bir Baydar'la bu bölümde baş başa kalırken, duygularını devamlı kanırtan saf bir çocuğun iç dünyasıyla da karşılaşılıyor. 'Duygu Yaraları' bölümünün bir başka şiiri olan 'Yıldız Çiçeği', Baydar'ın düzanlatımcı şiir dünyasının mükemmel bir örneği niteliğinde. Onun bu şiirde 'sevgili' olarak özlemlediği bir kişi olmaktan çok dünyası ve doğası olarak dizelere dönüşmüş. Başta değindiğimiz Baydar'ın dünyasını bir anlamda resmini ve tablosunu da- çok iyi yansıtan bir başka örnekse 'Bitki' adlı büyülü şiiri. 


Olgunlaşmış Baydar şiiri

'Doğumgünü' adlı ikinci bölüm, şairin 'kendi üzerine kapanmış' dünyasını derinlemesine yansıtan şiirlerle dolu. Şair, bu kez dünyasına, tablosuna, şiirine yolculuğunu 'Kalp' ve 'Doğumgünü' adlı şiirlerde poetik bir sorgu alanına taşıyor. Dünyanın şairin iç dünyasında bir tür oyuncağı da olduğunun en çekici işaretleriyle dolu. 'Rüya' şiirinde, sevgili ve sevişme, beniyle, doğayla ve dünyasıyla bezeli. Bu bölümdeki bir başka 'Rüya' şiirindeyse, bu kez devamlı iç dünyasıyla konuşan bir Baydar'la karşılaşılıyor. Şairin, baştan beri oluşturmakla uğraştığı bir dünyası olmanın yanı sıra, 'Bulut' şiirinde şair şu dizeyi de yazabiliyor: 
Şimdi haritalarımı da aştım

Bu dize bir anlamda şairin dünyasını yenilediği, zenginleştirdiğinin farkında oluşunun açık bir ifadesi gibi. Zaten şair 'Geri Dönüş' şiirinde de bir 'öteki dünya'dan açıkça söz edebiliyor. Bir bütün ve poetik bir tavrı yansıtan bölümün son cümlesi olan 'Aşk' adlı şiirdeyse, gizliden gizliye 'sen' ile 'ben'in karmaşık birlikteliği ve birbirinden kopuşları çağrıştırılmakta. 
Kitaba adını veren bölümse, Baydar şiirindeki özel dil ve üsluptaki gücünü çok iyi vurguluyor. Özellikle de 'Kar' adlı şiir. Şairin, bir portre olarak bu kitapta devamlı zenginleşen, derinleşen bir dünyası var ki, o farklı bir 'bakma' tarzını da beraberinde getiriyor. 'Dünya Gözüyle'de bakılmalı gerektiğinde bu tabloya. Bu addaki şiirin dörtlüğü herhalde Baydar'ın poetik algısını da çok özenle yansıtmakta: 
Dünya gözüyle bir eski suluboya.
Dünya gözüyle dünya. 

'Paranoya' adlı şiirse, şairin kitap boyu, aslında, sanki paranoyanın doğum gününü tüm kitaba yedirme isteğiyle dolu. Evet, belki de şairin paranoyalarının sonucu yapılıyor tüm tabloları. Yani, dünyanın kendisi zaten bir paranoya. Ve kitabın son şiiri Nicholas'ın Portresi'nde şair şunu tüm açıklığıyla söyleyebiliyor. 'Dünya/Nicholas'ın Portresiydi'. Artık, zenginleştiği kadar olgunlaşmış bir Baydar şiiri var. Dünya Efendileri onun için sözcükler ve sonsuz renkler. Görüntü ve aşk bu şiirde çok derinlerde. Onun şiir dilini devamlı keşfetmeden dünyasına girmek de zor. Ama, has ve ayrıcalıklı şiirin de biricik özelliğidir bu. Baydar'ı, Türkçe yazılan şiirin son çeyrek yüzyıldaki en önemli temsilcilerinden biri olarak anarsak, herhalde fazla abartmamış oluruz.



* Radikal Kitap, 9 Eylül 2005. 
http://www.radikal.com.tr/radikal.aspx?atype=haberyazdir&articleid=857379

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder