Sami,
güzel melek, herkesin birden meleği olunmuyor, o zaman başka bir
yerde bir şey eksiliyor, bunu sen iyi bilirsin, öyle sanıyorum
hayatın seni bu bilgiye getirdi, hikayelerindeki aşık kızlar,
onların hepsi sensin, öyle güzelsin. Seni incecik güzel biri
olarak hatırlıyorum, gençliğinden sonra az, belki bir iki
haberleştik. Yazdıklarından anlamaya çalıştım, nasıl
büyüdüğünü, nelere canının ne kadar büyük sıkıldığını,
sıkılıyordun, bu sıkıntını da kimseyle paylaşmadan kendin
taşıdın, Merzifon’a sığındın, kimseyle paylaşmadığın
sıkıntılarını çocuk saflığından süzerek bize buraya yazdın,
şiirde çocukçalığı kim sevmez, sen bizim güzel
çocukçalığımızdın, hiçbirimiz senden daha temiz daha duru
olamazdık. O çocukçalığa biricik karanlık deneyimini
yerleştirdin. Onu oraya öyle bir yerleştirdin ki artık kimse
çocukçalığı karanlık deneyiminden ayıramazdı. Hem saflık hem
karanlık, en karanlık noktada hâlâ aydınlık olan, sen, bu
sensin, senin dünyan bu, uyumadan önce okunabilen bir şairsin, ne
mutlu sana. Bir şeyin bir daha kimseyle paylaşmamak üzere örtüsünü
çekip kendine saklaman, uzun yıllar herkesin unuttuğu şeyleri
kendi içinde hâlâ kendinle konuşuyor olman, şiirlerini bu gözle
okuyabiliyoruz, öykülerini de. Yazdıklarında yaşadığın neyse
ona kriptik yuvalar buldun, biz Merzifon’da oturmayanlar bu
şifrelerde kendimizi bulurduk, ne tuhaf düzenek değil mi, halbuki
sen bir düşün kendi hikayene bambaşka nerelerden bakıyordun,
işte bunu ancak senin gibi beyin kimyasına koşulsuz teslim olan
şairler becerebilir, bence Merzifon
Vakası da senin beyin
kimyana tam teslimiyetindir. Merzifon’a başlangıçta geçici diye
düşündüğüm kalışın sonradan temelli oldu. Oradan bize
okurlara yalnızca yazdıklarını gönderdin, başka çok az
bağlantın oldu seni okuyanlarla. Bu mutluluk getiren bir çekilme
değildi, keder getiren bir çekilmeydi. Cinselliğini hiç
yaşayamadın, ama yazdıklarını okurken boşalma isteğini
görüyorum, ızdıraplı bir çekilme seninki, ahlak adına örnek
alınacak bir çekilme değil, sen kimse için bunu istemezdin
eminim, acıyı elinle nasıl kuş gibi kaldırdığını biz buradan
gördük, kararlı bir çekilme orası tamam, İstanbul’un genç
güzel parlak şairi Merzifon’a gidiyor, değişik bir hikaye
mutlaka, doğru anlamak lazım, senin melekliğini korumak isteyen
herkes bence seni yüceltilmemiş sivil bir bölgede tutmak
isteyecektir, serbest bir yer. Önce hasta diye gidiyorsun, ama sonra
oralı oluyor, oradan bir dış çevreye şifreler gönderiyorsun,
bunlar karanlık sıkıntılı metinler, ama okuyana bir dayanma gücü
veren bir çocukcalığı var, bilgeliği oradan geliyor,
çocukcalığını koruyabilmek için ne egzersizler yaptın, bilmek
isterdim, seni anlamamız için senin çok şeyini anlamamız lazım,
asla gargaraya gelecek bir yapıt bir yaşam bırakmadın. Yine de
kimse böyle olmasını istemezdi, bu kanı herkeste var, keşke daha
serbest bir hayatın olsaydı, ben kendin için bunu istediğine
eminim, keşke gerçekleşebilseydi de demişsindir mutlaka, Sami,
güzel melek, işte ben buna üzülüyorum, sen aydınlığı hak
ediyordun, her şeyinle pırıl pırıl parlıyordun, olmadı, gök
senin için aydınlanmadı, önce aydınlık olan şey sonra nasıl
birden karanlığa düştü değil mi, Beşiktaş Spor Caddesinde
gördüğüm o güzel çapkın Sami’nin melek kanatlarını çıkarıp
büyük aşkı olan bir erkeğin omzuna başını güvenle
koyabilmesini isterdim, çok mutlu olurdun eminim, belki o kimsenin
almayı kabul etmediği şeyi almaya aşıkça istekli birini
bulacaktın, beyin kimyan seni yolda bıraktı, arada bir şey olmalı
mutlaka, bana öyle geliyor, beyin kimyanın seni yolda bırakmasıyla
Merzifon arasında, adına hastalık
dedikleri donuklaştırıcı-uzaklaştırıcı dışında önemli
somut bir şey, neden kabul ettin, işte senin şiirin onu anlatıyor,
gerçeği de belki çok az kişi biliyor. Sana sorarlarsa orada Sen
bu işi böyle nasıl tökezlemeden 50 yaşına kadar taşıdın,
de ki Ben taşımadım onu
şiire taşıttım. Daha
çok taze, daha dün gittin, ben yalnızca bana ilk al
basmasını yazıyorum,
seninle ilgili duygularıma hiçbir düşünce karışsın
istemiyorum, seninle ilgili çocukçalığımı hep koruyacağım,
ben de seviyorum çocukçalığı, ama benim hiç Merzifon’um
olmadı, benimki de başka türlü bir jimnastik, uzun iş, sonra
anlatırım, senin deneyimini, ki sen bize asıl onu bıraktın, ben
içimde taşıyacağım, dilerim benim Allah’ım seni
dinlendirecektir.
* Kitap-lık Dergisi, Sayı: 165, Ocak-Şubat 2013.
* Kitap-lık Dergisi, Sayı: 165, Ocak-Şubat 2013.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder