28 Eylül 2013 Cumartesi

Q KLAVYE SİSTEMDE / Hayriye Ünal *

                                                                 “Güzel ayakların sessizliğin derinliğinde
                                                                   ve ben bir gölüm hatırladın mı?” Sami Baydar

öldüm ben ölürken bir klavye doğurdum
artık bir klavyeyim lareks masada
silinirken biyolojim sıyrılırken derim geçersiz kullanıcı olarak siluetim
ben en eski aptalım –dile benden
-ne iş olsa yaparım

aynı ağdaydık aynı eksik aynı kürekteydik aynı kırık
aynı ölümle aynı açlık aynı kopmuş düğmeler
sandım da ağzıma aldım adını
suya su diycektin çamura çamur adil kimselerden biri olarak
bana gelince –adımdan çöl çıkarıp senpetrus
“-ben tanımıyorum o kadını”

kasım yaprakları kaplarken beton zemini
yedi kez inkar edicektin denizi
bir gtalk fermanı keskinliğinde
aynı dakik kırgınlıkla, dilekleri olan kimseler olarak
haklısın hatırladım -güzel bacaklı bir
göldüm ben -kururken bir bataklık doğurdum

üç tanıkla başlamıştı hikâye
bir einhell bg-mt 3360 1d benzinli çapalama makinası
bir proxxon 27020 mdg ağaç tornası
bir takım weller whk 30 eu 15 parçalı ahşap yakma ve hobi seti
selim sayılmaz yok temyiz kudreti
beni özgürlükle güllerle kaplı dünyana aldın artçın yaptın
meçhulleri bana bir bir açtın

perdeler döşemeler mutfak tezgahı her şeyi şiirden yapılmış
dış cephesi şiirden bir evde
ısı kaybı en çok hangi noktalarda oluşmaktadır
doğru cevap tuş takımı olmalı
bir yanlış cevap: memeler sırta yaslanmamalı
örnek cevap: bacakta 57 nolu çorap  

güzelliğin benimle gölgelenicek, sen dalga geçmelisin
sigarayı baş parmakla tutmamalısın
frenlere asılırken “sıkı tutun” demelisin
hava trafiğini felç eden bu tipi, bu kıyısız denizde birkaç kaya
bu sessiz çoğunluk bu ithafsız şiirler bu karanlığa okunan bir dilin kaçkını
bu sinirimle bu çatalla bir türlü alınamayan meyveli dondurma
bu paranoya: trabzonspor’un sönük zaferinden bile huylanmalı

cam kırıklarını topluyorum ottan bir süpürge cama dolanmış saçlar
birkaç yumurta çırpılmış izmir usulü birden ağlıyacağım az tereyağ
tavada, sen gözyaşından nefret edersin kürekle lirizm var karşı kıyıda
birkaç zeytin, krem peynir, ekmeğini sevicez o akşam aziz amcanın
uzlette bulunamayanın kardeş çıkması, bir striptiz partisi
başladığından işte, diyebilirdim, çağrılıyordun, ölüme yandaştın
havada döndürülen bir sutyen
askıda bir kot, masada levi’s palaska

bir şiire başladım adında dünya olan
-dünyayı da çeviriyorum bak tek parmağımla
ahmet aslan’dan aynı şarkıyı “şarkıyı tekrarla”
atlantik’ten basıyorum dünyaya pasifik serçe parmağımda
insanlığımdan parçalar havada –heyt be
-her mısra bir müşteriye armağanımdır
-bu kolum senin filan bey bu saçlar size gelsin hey falanca

bir kez olan ne varsa hepsini özlüyordum
kokuyu tutmuyordum telaşa kapılıp
bakışı tutmuyordum suyun altına girmiyordum
sıcağına alışmıyordum adını söylemiyordum
beni mümküne yaklaştırıp sonra uzağa atıyordun
kesilmemiş kırılmış çatırdayarak kıymıklanarak
yokluğa atıyor yolda tutuyordun anneden eksik
babayla yaralı
uyudun gecelerce sağ elini sağ yanağının altına koyarak

çim biçme makinesi ağlayabilir bu hıçkırık hızardan
sana her bakıştan hasarla çıkarak
kulakta lehçe bir trauma şarkısı, yanlış adımlarla koşarak
ağrıkesicilerin tanrısına -bir mürşit arayan varsa
kulak memelerimden başlayarak anımsa –son kez dokun Q
klavyeler için gerekmez bir kulak


* Hacı Şair Dergisi, Plaka 51, Kasım 2012 Yayınları, "Sami Baydar Anısına" bölümünden. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder